SARAH KERSHAW ALBUQUERQUE,
NEW MEXICO
Kâbusları yeniden oluşturmayı öğrenen Marcia Naughton, ucunda alıcılar olan kablolarla uyuyor.
Emıly'nin arabası büyük bir şehrin caddelerinde korkunç hızla ilerlerken, onu kovalayan ve devasa gözlere sahip olan ürkütücü bir şey de hızla yaklaşıyordu. Elbette ki, bu bir rüyaydı. 50 yaşındaki lise öğretmeni Emily Gurule, rüyasını Doktor Barry Krakow'a anlattığında doktor bunun ne anlama geldiğini çözümlemesini istemedi. Sadece yeni bir rüya anlatmasını söyledi. Hastalar uyanıkken kullanılan ve senaryo yazımı veya rüya özümleme diye bilinen bu teknik, Krakow'un da geliştirilmesine katkıda bulunduğu "rüya provası tedavisi"nin bir parçası. Tedavi, sayıları gittikçe artan kâbus mağdurlarını iyileştirmek için kullanılıyor. Son yıllarda, kâbuslar giderek kişiye özel bir sorun olarak görülüyor. Araştırmacılar bu tür bilişsel tedavinin kâbusların sıklığını ve şiddetini azaltabileceğine ve hatta onları tamamen giderebileceğine dair artan deneysel kanıtlar elde etti. Tedaviler ise tartışmalı. Başta Jung ekolünden gelen psikanalizciler olmak üzere bazı terapistler, rüyaların uyanık zihne gönderilen hayati mesajlar içerdiğini iddia ederek, kâbusların içeriğini değiştirmeyi değerlendiriyor. New York'taki Carl Jung Enstitüsü'nde rüyalarla ilgili ders veren Psikolog Jane White-Lewis, bir kâbusu yok ettiğimizde "ondan gerçek bir anlam çıkarma fırsatını kaybettiğimizi" söylüyor. Uyku araştırmacılarına göre, yetişkinlerin yüzde 4 ile 8 kadarı muhtemelen haftada bir veya daha fazla kâbus gördüklerini söylüyor. Ancak bu oranın savaş gazilerinde ve tecavüz kurbanlarında yüzde 90'a kadar çıktığını söyleyen Krakow, travma sonrası stres tedavisinin kâbuslara daha etkin biçimde odaklanması gerektiğini belirtiyor. Rüya tasarlama, psikolojik çatışmaları çözmek için rüyalardan yararlanma ve travma ile rüya arasındaki ilişki konusunda uzman olan Harvard Tıp Fakültesi'nden Psikolog Deirdre Barrett, savaş travması veya işkenceden kaynaklanan kâbuslara yönelik artan ilgiye şaşırmış. Barrett, "Rüyalara önem veren psikologlar eskiden rüya yorumuna ağırlık verirdi. Ancak terapistler rüyaları etkileyebileceklerini, onlardan belli konularla ilgili bilgi edinebileceklerini ve kâbusları değiştirebileceklerini anlıyorlar" diyor. Hollywood, rüyaları kontrol etme fikriyle ilgili kendi yorumunu yakın zamanda ortaya koydu. Geçtiğimiz günlerde gösterime giren "Başlangıç" (Inception) adlı gerilim filmindeki olaylar, rüyalar ülkesinin en karanlık bölgelerinde geçiyor. Filmin öyküsü, klinik tedavi uzmanlarınca geliştirilen "bilinçli rüya" tekniğine dayanıyor. Uzmanlar bu tekniği, gördükleri rüyalardan korkan insanların rüya esnasında, bunun aslında bir rüya olduğunu anlamaları için kullanıyor. Barrett aslında kâbuslarla ilgili çalışmaların, altta yatan asıl sorunu çözmek için psikiyatriyle ve davranış tedavisiyle birleştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ama yine de Krakow'un tekniğinin kullanılmasını destekliyor. Barrett, "Barry, yöntemin işe yarayabileceğini gösteren kanıtlar, sayısal veriler ve istatistikler toplayarak büyük bir katkıda bulundu" diyor. Krakow'un uyguladığı kâbus tedavisi, genelde dört seanslık grup tedavisi ve bir ile on arasında bireysel tedavi seansından oluşuyor. Ancak o, üç ile beş arası sayıdaki seansın normalde etkili olduğunu söylüyor. Uyku araştırmalarına katılan hastalar, Krakow'un yazdığı "Kâbusları Rüyaya Dönüştürmek" başlıklı kılavuzdan yararlanarak kendi başlarına da önemli ilerlemeler kaydediyorlar. Buradaki klinikte bulunan Gurule gibi bazı hastalar, şiddetli horlama ve gündüz uyuma gibi şikayetlerle geliyor ve travma kaynaklı kâbus gördüklerini keşfediyorlar. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanısıyla veya yineleyen kâbus şikâyetiyle gelen diğer hastalarda, başka uyku bozuklukları olduğu da görülüyor. Krakow'un son araştırmasında, TSSB ile çeşitli uyku düzensizlikleri arasında çarpıcı bağlantılar bulunmuş. Değişik düzeyde TSSB yaşayan binden fazla hasta üzerinde yapılan uyku araştırmalarını inceleyen Krakow, bunların yüzde 5 ile 10 kadarında, başka uyku sorunları da olabileceğini belirledi. Örneğin, hafif düzeyde TSSB yaşayan hastalarda bile yüksek oranda uyku apnesi saptandı. Krakow, "TSSB ve uyku araştırmaları yapanların hiçbirisi, bu bağlantıları kurmuyor" diyor. Krakow, küçük kliniğini bir otele benzetiyor. Ancak hizmetlere kahvaltı dâhil değil. Klinikteki dört küçük odada, pastel renkli yatak örtüleriyle neşeli ve huzurlu kumsal ve balık resimleri var. Hastalar uyumadan önce, teknisyenler onların üzerlerine uykularını, nefes alışlarını ve hareketlerini izlemek için alıcılar yerleştiriyor. Krakow diğer araştırmacılarla beraber "rüya provası" üzerine yayınlar çıkarmaya devam ediyor. Krakow hastaların yüzde 70'inde, 2 ile 4 hafta boyunca düzenli tedavi uygulanınca kâbusların sıklığının önemli ölçüde azaldığını belirlemiş. Krakow'un ilk hastalarından 55 yaşındaki Roberta Barker, Japonya'da İngilizce öğretmenliği yaptığı sırada kaçırılıp tecavüze uğramış ve kaçmadan önce üç gün işkence görmüş. Yaşadığı dehşeti ona tekrar yaşatan kâbusları o kadar korkutucuymuş ki, uyuyamıyormuş. İlaçlar işe yaramamış ve intiharın eşiğine gelmiş. Kâbusların sonradan öğrenilen davranışlar olabileceğini belirten Krakow, ona aslında bir alışkanlığa dönüşen bu rüyaları durdurabileceğini söylediğinde Barker önce inanmamış. Krakow Barker'a, yeni bir rüya oluşturup kaçırılma ile tecavüz içeren kâbuslarından kurtulabileceğini açıklamış. Barker doktora, "Hayır, bu çok basit. İşe yaramaz" dediğini hatırlıyor. Bazı hastalar rüyalarının konusunu değiştirmeye çalışıyor. Barker ile beraber tedavi gören bir tecavüz kurbanı, tecavüzcüsüne beysbol sopasıyla karşı koyduğu bir rüya tasarlamış. Yepyeni bir rüya yaratmak zorunda olduğunu hisseden Barker ise kuşları seçmiş. Barker bununla ilgili, "Kuşları her zaman sevdim. Yabani kuşları, güvercinleri, kumruları, sığırcıkları ve tepeli kestane kargalarını. Rüyamda kuşları besledim, görüntüleri çok sahiciydi. Uçuşlarını ve ötüşlerini duyabiliyordum. Artık çığlık çığlığa uyanmak yerine, rüyada kuşları gördüğümü bilerek uyanıyorum" diyor.
Kaynak:The New York Times
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder