2 Aralık 2010 Perşembe

Yörük Kadını'nın Çamaşır Yıkama Usulü

GENÇLİK FİLMLERİNİ BİR DE BU GÖZLE İZLEYİN


Küçüklükten beri Amerikan filmlerine, özellikle de gençlikfilmlerine maruz kalan bir bünye, hayatın her alanında kendini film karakteriyle özdeşleştirecek bir nokta mutlaka bulur. Ergenlik döneminde “keşke otuz olsam”filmleri türün içinde farklı görünürken, otuzlu yaşlara gelince “koca bulsam” konulu romantik komediler başucufilmleriniz olur. Bridget Jones’dan uzak durup Sandra Bullock filmlerini takip edip, nerede işkolik, kariyer düşkünü, sempatik ama sevgiliden yoksun bir hayat varsa onu takip eder, birkaç saat özdeşleşmek için paranızı ofilme yatırırsınız. Filmin sonunda benden daha sefilleri de varmış diye sinemadan çıkıp hayatınıza giren erkekleri düşünüp mutlu olursunuz ya da tam tersi bir ilişki yaşayamamanın verdiği sıkıntı ile izlediğiniz filmdeki karakter gibi davranmaya başlarsınız. Yani her koşulda izlediğiniz filmden etkilenirsiniz.

Çevrede “hoş ama boş” diye tabir edilen kızların gündeminden düşmeyen, entelektüel görüntüsünün altında sevilmek isteyen bir kadın barındıranların, hatta erkekler hakkında konuşmayı sevmeyenlerin bile ortak noktası haline gelen bu filmler, sessiz sedasız tüketilen ürünlerdir aslında. Hoş vakit geçirmek için tercih edip film boyunca içten içe esas kahramanı kendinizle kıyaslayıp, ilişkilerinizi gözden geçirdiğiniz bir sürece dönüşen seyir tadınızı kaçırsa da, film sonrası arkadaşlarla yapılan kritik neşenizi yerine getirir. Zira kendi meselenize odaklanıp kaçırdığınız sahnelerin detaylarını arkadaşlarınızdan duyarken izlediğiniz filmi merak etmeye başlarsınız. Bu yüzden gençlik filmleri ya da romantik komediler defalarca izlenir. İlkinde kendinizi izlersiniz, ikincisinde filmdekikarakterlere dikkat edersiniz, üçüncüsünde sevdiğiniz bölümler gelsin diye beklersiniz ve bu böyle sürüp gider.

Hollywood’un gençlik filmleri adı altında bize sunduğu kadın ve erkek dünyasını kendi dünyamızdan daha iyi tanır hale geliriz zamanla. Biliriz ki sivilceli ve gözlüklü olan her zaman zekidir. İleride kariyerinde başarılı olup güzelleşse de aradığı aşkı bulamayan bir kadın olmaya mahkûmdur. Güçlü kadın imajı genelde film boyunca sürdürülse de sonunda kadının gücünü kıran bir erkek mutlaka çıkar ve kadın kendini erkeğe teslim eder. Ponpon kızların sunumları ise daha farklıdır. Okuldayken derslerinde başarısız olan, okul bitince de boş işlerle uğraşan bir kadın çeşidi olarak ponpon kız kendine dört dörtlük bir koca bulmakta zorlanmaz. Yedekler dahil tüm futbol takımıyla çıkması da önemli değildir. Hoş ve boş tanımını karşılasın yeter. Bir taraftan beyazperdede ezik karakterin değişimini izlerken diğer taraftan popüler olan kadının arzu nesnesi olarak karşımıza çıkması ve bir kadın olarak “perdedeki kadın gibi” arzulanma isteği ve bu istekle ne yapacağını bilememek bizim kuşağa has bir şey olsa gerek. Bilinç, bilinçaltı, altbenlik, üstbenlik ne varsa cinselliğin tabu olduğu gerçeğiyle sıvalıyken bu tarz gençlik filmlerinden alınan gaz ise ancak lisenin veya üniversitenin girişine kadar götürür sizi. Saç, sakal, türban kontrolü ile kendi gerçekliğinize dönseniz de okul çıkışları ve çevresindeki aktiviteler Amerika’da bir kolejde okuyormuş sanrısıyla gerçekleştirilir.

Asi Gençlik(Rebel Witout a Cause) filminden Aşk Mevsimi’ne (The Graduate) Hababam Sınıfı’ndan American Graffiti’ye kadar her kuşaktan kadın ve erkeği etkisi altına alan bu tarz yapımlar günümüzde izle - unutfilmlerine dönüşse de sinemada en çok tercih edilen türler arasındadır. Kadın erkek ilişkilerine odaklanan, ergenlik dönemi sıkıntılarını yansıtan, yaşanamayan cinselliğin yarattığı gerginliğin peri masalı finaliyle ortadan kalkması… Bütün bunların bizdeki tezahürü ise hüsran. “Adamlar nasıl yaşıyor” dedirten filmlerin bir kültür satışı olduğunu anlayamadığımız dönemler. Saç ve deri ceketle modifiye edilen yerli James Dean’ler pastanede keşkül yerken, kızın elini tutmaktan acizken, günümüzde liseli Beckhamların fütursuzca yaşadığı cinsellik Asi Gençlikten Amerikan Pastası’na dönüşen toplumun bir yansımasıdır aslında.

Çerez gibi görünen bu gençlik filmleri aslında toplumu en çok etkileyen yapımlardır. Kültür satışı, ürün satışı, toplumsal yapıda istenilen değişimin sağlanması ve küreselleş(tir)me çabalarından dolayı Hollywood her dönem bu tür filmleri karşımıza çıkarmaya devam edecektir. Filmdenziyade uzun metraj reklam kuşağı olarak izlediğimiz bu yapımlarda karakterin hayatını unutsak da; çizmelerini, telefonunu, erkek ve kadınların saç stillerini, kullandığı mimik ve jestleri atlamadan hayatımıza sokarız. Tüm dünyada aynı anda vizyona giren bu yapımlarla beraber bizim de vizyonumuzun genişlediğini düşünür - filmlerdeki gibi giyinip kuşanıp piyasaya çıkarız.
Öykü Yılmaz
Kaynak : ODATV