28 Ağustos 2011 Pazar

PKK ve çözüm önerilerim…

Yaklaşık 2 sene evvel metro durağında bekliyordum. Sol tarafımdaki ergen gençlerden bir oğlan bana „Siz birkaç hafta evvel bizim okula gelen öğretmensiniz değil mi?“ diye sordu.

„Aaa, evet haklısın. Ama ben birçok öğrenci gördüğümden, herkesin yüzünü hatırlayamıyorum“ dedim.
Hepsinin MÜSLÜMAN olduğunu tahmin ettiğim kara-kaşlı, kara-gözlü öğrenciler yanıma geldiler ve bir çember oluşturdular etrafımda.
İçlerinden bir oğlan „Siz şimdi bizim okulda öğretmenlik mi yapacaksınız?“ diye sordu.
Ben „Evet, sizin okula geleceğim ve sizi döveceğim“ dedim gülümseyerek.
Gülüşmelerin ardından öğrencilerden birisi „Siz bizim okula gelene kadar, biz okulu bitirmiş oluyoruz!“ dedi.
„Ben de o zaman sizin çocuklarınızı döverim!“ dedim gülerek.

Öğrencilere derslerini ve hangi mesleği yapmak istediklerini sordum. Meslek konusunda öğrencilerin çoğu bir karara varmamışlar. Yaşları 15 civarında olan bu ERKEK öğrencilerin hiçbirinin geleceklerine dair planı olmamasına şaşırdım. Türkiye’de aynı yaşta olan erkek öğrenciler böyle değiller. Köylerde yetişen çocukların bile bir sürü hayalleri var.
Bazen Türkçe, bazen Almanca sohbet ederek metroya bindik. Yaşlı bir Türk amca da sohbetimize katıldı.
Bir ara onlara ailelerini sordum. Bu MÜSLÜMAN ERKEK öğrencilerin hepsi KÜRT idi.
Onlara „Bakın arkadaşlar, ben Türküm, siz Kürtsünüz. Ama yanıma gelip, benimle sohbet etmeye başladınız. Beni kendinize yakın hissettiniz. Güzel sohbet de ediyorsunuz. Siyasi meseleler yüzünden birbirimize asla düşmanlık etmemeliyiz.“ dedim.
Ergen gençler beni sükutla dinlediler. Bu arada durağımız gelmişti, birlikte metrodan indik ve vedalaştık…

ALMANYALI KÜRTLER:
1.Grup: Türklerle birlikte aynı camiye gelirler, namaz kılarlar, oruç tutarlar. Türklere düşmanlık beslemezler. Bu Kürtlerle hiçbir sorun yaşamayız, bayramları hep birlikte kutlarız. Türk arkadaşlarımızdan farkları yoktur.
2.Grup: Seküler Kürtler. Aynen „seküler Kemalistler“ gibidirler. Bizden uzak durmaya çalışırlar. Bazıları Türkiye ve Müslümanlar aleyhinde yazılar yazar-yazdırır.

ALMANYA’NIN BÜTÜN ÜNİVERSİTELERİNDE (Güya!) „Kürt haklarını savunmak için“ TOPLANTILAR DÜZENLENİR:Tüm üniversitelerde bunlar organize oldular ve bir ağ kurdular. Ben yaklaşık 4 sene evvel üniversitede düzenlenen bu toplantılardan birisine gitmiş, söylenenleri not almış, birkaç fotoğraf çekmiştim. Sonrasında Türk gazetelerine telefon açtım, ama onlar umursamadılar bu meseleyi.
Selahattin Demirtaş, Türkiye’nin doğusunu da içine alan „Kürdistan“ haritası önünde bir konuşma yapmıştı. Toplantı, Türkiye’nin doğusunda PKK’lıların giyindiği gibi kıyafetleri bulunan kişiler tarafından kameraya çekiliyordu. Die Linke (komünist) ve Yeşiller Partisi tarafından destekleniyorlardı. Toplantıda AK Parti aleyhinde konuşmalar da oluyordu.
ALMANYA‘NIN NAZİ-DÖNEMİ’NDEN ÖRNEKLERLE TÜRKİYE DOĞU PROJESİ
Yıl 1945, Almanya’nın en büyük fabrikaları, köprüleri, şehirleri yerle bir edilmiş...İnsanlar yanarak, parçalanarak yerlere serilmiş…Binlerce Yahudi’nin altın dişleri sökülmüş, kilo kilo altınlar eritilmiş, Yahudilerin saçlarından ayaklara geçirilen patikler yapılmış, derilerinden abajur üretilmiş. Yahudiler gazlanmış, sonra fırınlarda yakılmış…Savaş bitmiş…Etrafta İngiliz, Amerikan, Fransız, Rus askerleri geziniyor, zalim „Nazi komutan“larını, zalimlere göz yumanları, yardımcılarını arıyorlar…
BÜTÜN ALMAN ULUSU PSİKOLOJİK HASTAYDI…
Almanlar kendi aralarında bile kimseye güvenmiyorlardı…Herkes birbirini şikayet ediyor, suçsuzluğunu ispatlamaya çalışıyordu…Kim zalim, kim masum belli değildi…Susanlar bir şeyler biliyorlar mıydı, zulme göz yumanlar ne kadar masumdu, içlerinde bir Nazi var mıydı halen, kimse bilemiyordu…Hiçbir psikolog bunu ispatlayamazdı… Doğruyu, hakkı savunanlar bile hasta olmuşlardı, sevdiklerini, evlerini, sağlıklarını kaybetmişlerdi…
Hiçbir doktor insanın içindeki kini, nefreti tedavi edemezdi…
Hakkı savunanlar bile öldürülmüşlerdi…Hapislere atılmışlardı…Bütün bir ulusu psikolojik tedavi mi etsinlerdi? Tedaviler için para lazımdı, binlerce mezun olmuş doktor ve psikolog lazımdı… Zaman lazımdı…
İnsanların sevgisini, güvenini en kısa ve ekonomik yoldan nasıl kazanabiliriz? Düşmanlığı nasıl bitirebiliriz? Koskoca Avrupa yakılmış, yıkılmış…Herkes birbirine düşman…Milyonlarca düşman var…
Bu soruları sordular İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra…Akıllı danışmanlar bu soruya iyi reçeteler buldular…Fransız, İngiliz, Amerikan ve Almanlar arasında kültürel bağlar oluşturulacak. Sadece kültürle kalınmayacak, samimi, ailevi bağlar oluşturulacak…
Ailevi bağlar sarsılmaz bir kalkandır dediler...
Bir insan nelerden etkilenir?
Gülümseyen bir yüzden, güzel bir sözden, güzel bir sesten, güzel bir kokudan, güzel bir olaydan, güzel tabiattan-sanattan, kalplerin ısındığı huzur dolu bir ortamdan…
Hepsini içine alan bir proje olmalıydı…Naziler, düşmanlarıyla böyle hoş anlar yaşamalıydılar…Düşmanlarını tanımalıydılar, onlarla birlikte yaşamalıydılar...
İnsanlar birbirlerine alışmadan karşısındakini tam manada kalpten sevemezdi, birlikte birşeyler yaşanılması, hissedilmesi lazımdı…
Bütün Naziler, zalim düşüncelerden, duygulardan kurtulmalıydı…

ENTNAZİFİZİERUNG
Avrupa „düşmanlığı“ bitirmeliydi…
İnsanlar kendilerini dostluklar kurarak tedavi etmeliydiler. Almanya’nın bütün bir ulusu tedavi edebilecek psikolog kapasitesi yoktu. Ama böyle de kalamazdı. Kalplerin derinindeki „gizli Naziler“ ölmeliydi, yok edilmeliydi…
Bu olaya „Entnazifizierung“, yani Nazilikten temizlenme deniliyor tarihte…
İnsanları en kolay/en hızlı yoldan, en verimli/kalıcı şekilde, fazla para harcamadan yapılabilecek projelerdi sundukları…Fazla beklemediler, fazla konuşmadılar, hemen pratiğe geçirmeye başladılar…
Kültürel projeler hazırladılar birlikte… Fransızlar, Almanlar, İngilizler, Amerikanlar ailevi bağlar oluşturdular aralarında…Birbirlerine misafirler gönderdiler, kimi öğrenci çocuğunu, kimi okuyan gencini…
Birbirleriyle yaşadılar,  birbirlerini dinlediler, konuştular, anlamaya çalıştılar…Birlikte gezmelere gittiler…Birbirleriyle evlendiler…

AVRUPA BİRLİĞİ
Aynı zamanda Avrupa Ekonomi Toplumu’nu kurdular… Bu toplum sonradan büyüdü, yeni projeler eklendi, Avrupa Birliği oldu.
Şimdi soruyorum sizlere, koskoca bir Avrupa’yı ıslah eden projeler neden başka yerlerde olumsuz sonuç versin?
Avrupa’da düşmanlığı yok edebilen, kökünü kazıyabilen bu kadar etkili, kalıcı projeler, neden bizim Türkiyemizde etkili olmasın?
Birbirine düşman olan milyonlarca düşmanı dost etti bu projeler…Zulmün kökünü temizledi bu projeler…Kanıt var elimde, işte Avrupa.
Ondan sonra asla savaşmadılar birbirleriyle, sadece ilimde, bilimde, kültürde birbirleriyle yarıştılar, geliştiler…
Birbirlerinin üzerlerine bombalar yağdıranlar sonradan uçaklarla birbirlerinin üzerine çikolata yağdırdılar…(Berlin, 1948/1949, Amerikan Uçakları, Schokoladenbomber)

Doğuda ve Batıda: Okullar-okullara, üniversiteler-üniversitelere, aileler-ailelere, şehirler-şehirlere, köyler köylere, enstitüler-enstitülere, şirketler-şirketlere, fabrikalar-fabrikalara, Türkler-Kürtlere, Kürtler-Türklere, Alevi-Sunniye, Sunni-Aleviye, doğulu-batılıya neden destek olmasın, olamasın? Dost bağları kurulmasın? Bir Avrupalı kadar sıcak kalbimiz yok mu ? Bizim neyimiz eksik? İnsanlar neden birbirini dostlukla, sıcak bir tebessümle tedavi edemesin, yaralarını saramasın?
Avrupa’da başarılı olmuş, koskoca bir ispat var önümüzde…
1945’in Avrupalısının kültürüyle değil, insanıyla karşılaştırabiliriz şimdiki Türkiye’nin insanlarını. (Önemli: Fransız, Alevi, İngiliz, Kürt, Amerikan, Türk diye karşılaştırmadım.) İnsani duygular ve düşmanlıklar olarak karşılaştırdım.
Türkler-Kürtler arasında karşılıklı ziyaretler, evlilikler var. Ama, bu durum ülkedeki zulmü ve anlaşmazlığı tamamen yok etmeye yetmedi. Daha da sık bağlar oluşturulmalı ve bu sistematik bir biçimde olmalı…
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan bazı proje örnekleriyle birlikte, Türkiye’deki terör sorununa aklıma gelen çözümler:(Bu çözüm önerileri daha çok PKK’ya gidebilecek olan gençleri engellemek, düşmanlıkları bitirmek-gidermek, doğudaki halkı her yönden desteklemek ve PKK’ya desteğin en asgariye düşürülmesini sağlamak içindir)
Yurtiçi-Şehirler(-/köyler)-Arası Kardeşlik : Twin-City-Projekt (Kardeş-Şehir-Projeleri): Mesela Ankara, Hakkari ile kardeş şehir olacak. Ticari, kültürel, eğitim vb. alanlarda daha sıkı bir iletişim sunulacak…
Bu şehirlerarası projelere belediyelerin/devletin de sunduğu imkanlarla destek olacaklar.
Bu proje aynı zamanda köylerarası da olabilir. Ankara’nın bir köyü ile Hakkari’nin bir köyü arasında kardeşlik kurulacak. Vakıflar da bu projelere destek olabilirler.
Projedeki maksat, Hakkarilinin Ankara’ya gelip ikamet etmesi, eğitim görmesi, çalışması, evlenmesi değildir. Projedeki asıl maksat  yakından tanışmak için Hakkarilinin bir süreliğine Ankaralı’nın evinde misafir olmasıdır. “Birbirlerini düşman zannedenler” birbirlerini tanımalılar.

Büyük barış-grupları doğudaki en kritik şehirlerde çadırkent kurup, Kürtleri davet ederek tanışabilirler. Bu devlet ve belediye teşvikiyle de olabilir.
Doğulu Dost Aile Projesi ve özel alanda kardeşlikler kurmak: Avrupa’daki düşmanlıkların giderilmesi için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oldukça başarılı bir proje gerçekleştirildi. Türkler ve Kürtlerin arasında bu projenin Allah’ın izniyle çok daha iyi ve olağanüstü olumlu sonuçlar getireceğini düşünüyorum.
Mesela Fransız/Alman aileler ve bunların okuyan öğrenci çocukları arasında dostluk bağları kuruldu. Fransız öğrenci, Almanya’ya geldi, Alman ailenin yanında yaşadı ve uzun bir süre onların yanında okula gitti, hem dil öğrendi, hem kültürlerini, dinlerini öğrendi, hem de okulunu aksatmadı. Aynı şekilde Alman öğrenci de Fransa’ya gitti, Fransız ailenin yanında yaşadı, Fransızca öğrendi, okula gitti. Aynı proje Alman-Amerikan, Alman-İngiltere gibi devletler arasında da yapıldı, halen de yapılıyor. Avrupa’da bu artık sonu olmayan bir proje haline dönüştü. Bunu organize eden enstitüler bile var. Böylelikle hepsi dost oldu, düşmanlıkları bitti, o zamandan beri asla birbirleriyle savaşmadılar. Bu projeler neticesinde Alman halkı çok dil bilen bir topluluk oldu. Her dilde akıcı dil ile en üstün derecede yabancı dilden çeviri yapabilen insanlar yetişti. Her türlü yabancı kitap çevirisi mevcut. Her alanda (kültürel, sanatsal, siyasal, medya) birbirleriyle iletişim içindeler. Birlikte şirketler kurdular. Kültürel farklılıklarıyla zenginleştiler. Farkı zenginlik olarak gördüler.(Bu, bence çok önemli Aussagesatz olur..!!)
Aynı şekilde Türk ve Kürt aileler de çocuklarını bir süreliğine „Türkiye’nin diğer ucuna“ gönderebilirler. Çocuklarını doğuya göndermeye korkan veliler, ilk önce bir Kürt çocuğunu Türkiye’nin Batısına davet edebilirler. Tabii ki aileler de birbirleriyle tanışacak.
Karşılıklı olarak her aile diğer doğulu aileye destek olabilir. Evin annesi, Kürt annesine, evin babası, Kürt babasına, çocuklar da karşılıklı olarak birbirlerine destek olabilirler.
Her Türk ailenin bir „Doğulu Dost Ailesi“ olabilir. Her öğrencinin, bir doğulu arkadaşı olabilir…

Kürt aileyi ağırlayan Türk aile biraz Kürtce öğrenmis olacak. Kürtçe ve Türkçe bilenler bu aileyi zaman zaman ziyaret edecekler.
Kültür-Sanat Projesi: Batı-Doğu Türkiye arası veya Karadeniz ve Doğu arası…Çeşitli yöresel yemekler, el işleri, folklor gibi kültürel zenginlikler karşılıklı olarak bazı festival ve etkinliklerde tanıtılabilr. Fotoğrafları çekilerek kitap haline getirilebilir. İnternet sitesi kurulup, devamlı iletişim halinde kalınabilr. Bu festivaller ve kültürel zenginlikler ileride turizme destek olabilir.
Tiyatro oyunları bu projeye dahil edilebilir. Türk ve Kürtler arasındaki iletişimde meydana gelen tipik durumlar skeç olarak sunulabilir.
Doğuya Eğitim Projesi:Değişik bilgi, edebiyat, sanat yarışmaları düzenlenip, yetenekli öğrenciler belirlenebilir. Böylece her öğrenciye yeteneğine göre destek olunabilir.
Kardeş Okul/Üniversite Projesi: Avrupa’da çok yaygındır. Okullar kendi aralarında birbirlerine destek olurlar, maddi imkanlar sağlarlar, ilmi paylaşımlar yaparlar. Öğrenciler her iki okulda da bir süreliğine okurlar. Türkiye’nin Batı ve Doğusu arasındaki okullar kardeş okul olabilirler.
Kardeş Üniversite Projesi’nde Avrupa Üniversiteleri’yle, dünya genelindeki üniversiteler kardeşlikler kuruyorlar.
Doğuya  Din Bilimleri Merkezi açılabilinir:
Sempozyumlar düzenlenebilir. Doğuya bir Din Bilimleri Merkezi açılabilir. Arap Ülkelerinden, Türkmenistan, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve İran’dan da Din Bilimciler gelip, doğayı seyrederek ilmi sohbetler yapabilirler.

Doğuya Dil Bilimleri Merkezi açılabilinir:Arapça, Farsca ve Kürtçe başta olmak üzere Dil Bilimleri Merkezi açılabilir. Komşu ülkelerden gelen hocalar burada „doğu kültürü araştırma merkezi“ de kurabilirler. Bu bölgenin coğrafyası da uygun. Bölgede böyle farklı bir proje çok enderdir. Globalleşen dünyada böyle bir merkeze çok talep olacaktır, özellikle batı ülkelerinden.
(Not: Kardeşlik projesi için de Dilbilimciler Türklere en kısa yoldan en önemli cümleleri Kürtçe’ye çevirecekler. Böylelikle Kürt ve Türk ailesi biraz olsun iletişime geçebilecek)

Uyuşturucu kaçakcılığı sorununa çözüm: Morfin üreten ilaç fabrikası!
Devlet uyuşturucuyu satın alıp, ilaç fabrikasında morfin üretsin. Mafyadan daha fazla ücret ödesin. Uyuşturucu kaçakcılığı azalır.
EN ÖNEMLİ PROJE: Medya aracılığıyla zorunlu bilgilendirme…
Yeni bir kanun çıkarılmalı: Bu kanuna göre reytinglerin en yüksek olduğu saatlerde (Mesela: dizi reklamlarının arasında) barış-huzur-kardeşlik bağlarını pekiştirecek bilgilendirme ve açıklamalar olmalı. Her TV kanalı, her gazete, her internet haber sayfasına zorunlu olarak bu bilgilendiren ve kardeşliği pekiştiren, kısa mesajlar sık sık yayınlanmalı.
Ayrıca Avrupa Birliği’ne proje örnekleri sunarak, milyonlarca Euro maddi destek de alınabilinir.
Avrupa’dan üniversiteli öğrenciler gelerek, yeni teknikleri, tarımcılık, yol yapımı vb. gibi alanlarda doğuyu destekleyen projelerde gönüllü hizmet yapabilirler.
Biz çok dil bilen Almanyalı Müslüman Türk öğrenciler olarak da Türkiyemizin huzuru ve istikrarı için her türlü bilgiyi ve çözümü sunmaya hazırız.
Önemli olan diğer  noktalar ise…

1-Devletin o bölgede güvenliği tam sağlaması gerekli. PKK‘ yı istemeyenler baskı ve ölüm korkusu ile oy veriyor, dükkan kapatıyor, haraç veriyor.
2-Toprak reformları bir an önce yapılmalı ve ağa-düzeni bir an önce sonlandırılmalıdır. Kendi imkanları ile karnını doyuran halk, ağanın yada bir başkasının illegal çağrılarına itibar etmez.

3-TSK da köklü reformlar.
Önemli not: Şehit yakınları için kapsamlı bir proje var mı? Haberlerde bazen şehit çocuklarının fakirlik içinde hayat mücadelesi verdiğini görüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder